
Makam Duyuşları
Duymak, işitme organı olan kulağın başlıca işlevidir.
Duymak, işitme yanında hissetmeyi de
içerdiğinden, sesi işitmek yerine sesi duymak nitelemesinin konumuzla daha özlü
bir biçimde örtüştüğünü düşündük.
İşittiğimiz seslerin korkudan gerginliğe, üzüntüden
neş’eye, endişeden dinginliğe, sıradanlıktan hazza, vasatlıktan yücelmeye varan
sınırsız bileşik etkilerini “duymak” sözcüğü, işitilenden meydana gelen duygu
durumlarının tümünü kapsadığı için başlıca tercih nedenimiz oldu.
Bir ses kaynağından çıkıp, katı, sıvı, gaz (hava) gibi
iletici ortamlardan geçerek dış kulağa,
oradan orta ve iç kulağa erişen ses dalgalarının, beynin algılaması ile
“ses” denilen fizik olayını meydana getirmesi saniyeler içinde
gerçekleştiğinden, sözcüklere yansıyan bu uzun anlatım süreci olmadan (âdetâ
bir anda), “duyma işlemi”nin gerçekleştiğini varsayarız.
Rüzgâr, deniz, insan, hayvan, meteorolojik olaylar
gibi doğal; çalgı, radyo, motor, iş makinesi, trafik gibi yapay ses kaynaklarında
titreşimler hâlinde meydana gelen ve çeşitli ortamlardan “ses dalgaları”
ile yayılarak kulağımıza erişen sesler, doğdukları kaynağa nazaran “doğal
ses”ten “konuşma sesi”ne, “müzikal ses”ten “gürültü”ye
varıncaya kadar birçok boyutta tanımlanırlar.
Titreşimlerle vücut bulan bir enerji biçimi
olan ses, (onu üreten kaynağın titreşim özelliğine nazaran) bir saniyedeki
titreşim sayısı ile tanınır. Sesin saniyedeki titreşim sayısına “frekans
(sıklık)” denir, birim olarak da “bir saniyedeki sıklığın sayısal değeri
olan Herz (Hz)” ile ölçülüp tanımlanır. Örnek: A = 440 Hz dendiğinde,
bir saniyede 440 sıklık derecesiyle titreşen La4 sesi anlaşılır. Bu, ölçüme
dayalı aritmetik bir kesinliktir.
Her sesi duyabilir miyiz? İnsan kulağı
hangi sınırlar içinde duyar?
İnsan kulağının 20
- 20.000 Hz arasındaki sesleri duyduğu bilimsel olarak saptanmıştır. Bu sınırın
altındaki seslere infrasonik, üstündeki seslere de ultrasonik
sesler denir. Diğer bir deyişle, insan kulağı infrasonik ve ultrasonik sesler
dışındaki bütün sesleri rahatlıkla duyabilir. Beri yanda, insanın konuşma sesi
aralığının da 500-2000 Hz arasında değiştiği, bir diğer bilimsel gerçekliktir.
Sesin üç
temel özelliği
Kulağın, sesin başlıca üç
özelliğini ayırd etmesi istenir:
Sesin birim zamandaki
(saniye) titreşim sayısının azlığı veya çokluğuna bağlı “yükseklik”.
Yükseklik, sesin ince
(tiz) veya kalın (pes) olma özelliğini belirler. Yüksek
frekanslı sesler ince (tiz), düşük frekanslı sesler kalın (pes) olur. Örnekle:
261.6 Hz Do4 sesi, 440 Hz La4 sesinden daha kalındır.
Sesin ince veya kalın
değil ama, kuvvetli ya da zayıf olma özelliğini belirleyen “şiddet”. Sesin şiddeti “gürlük”
kavramı ile özdeş olup, şiddet ölçüm birimi de “desibel (Dbl)”dir. Buna
göre 110 Dbl ses 72 Dbl sesten daha şiddetli, daha gür demek olur.
Aynı frekanstaki sesin
(Örnekle C = 261 Hz) neyden mi, tanburdan mı, piyanodan mı çıktığını ayırd
etmeye yarayan “tını”. Müziğin temel yapı taşı olan sesin “yükseklik
- şiddet – tını özellikleri”ni öncelikle bilmek gerekir.
Kulak eğitimi – Duyuş becerisi
Kulağın ses/ ler/ i işitmesi doğuştan varolan bir “yetenek”
değil, çalışarak elde edilen bir “beceri”dir.
Bu bakımdan duyuş becerisini elde etmeye ve
geliştirmeye yarayan program, kulak eğitimi olarak anılır.
Kulak eğitimi ve duyuş becerisi, müzik kuramı
öğretisinin ilk basamağını oluşturur. Bu suretle müzikçiler perdeler, aralıklar,
ezgiler, uygular, tartımlar ve bunlara değgin bilgilerle
müziğin temel ilkelerini kavramış olurlar.
Bizim Makam Okumaları olarak adlandırdığımız kulak
eğitimi ve duyuş becerisi yöntemiyle , işitilen seslerin, perdelerin, aralıkların,
ritmlerin, ritm gruplarının, ezgi parçacıklarının ve ezgilerin doğru olarak
tekrarı yanında, tikelden tümele doğru müzik yazısı “nota”nın da bütün
özellikleri ile rahatça kavranması mümkün olabilmektedir.
Müzik eğitimine yeni başlayanların başlıca iki
endişesinin “duyma zaafı” ve “nota öğrenme korkusu” olduğu,
yaygınlıkla bilinir. Öte yandan müzik öğreniminde başarı sağlamanın ancak “yetenek”le
mümkün olacağı boş inanı da sıklıkla dile getirilir.
Şu gerçek unutulmamalıdır ki “yetenek, sürekli ve
düzenli çalışmanın en amansız düşmanı”dır.
Makam okumaları ve çözümlemeleri yoluyla
geliştirilecek duyma becerisi sonucunda, seslerin, aralıkların, perde özelliklerinin,
makam cinslerinin, makam dizilerinin, seyir kavramının, usûl yapılarının
neliğine, niceliğine ilişkin bilgiler edinilip, bunların yazılı nota metinleri
yardımıyla rahatça okunması, seslendirilmesi yetisi elde edilmiş olur.
Duyma becerisinin elde edilmesiyle kulak/ işitme
hâfızasının oluş/ turul/ ması da geri dönülmez biçimde gerçekleşir.
Duyma becerisi, sesleri, aralıkları, dokuları,
dizileri, ezgileri, uyguları doğru duymak yanında, çalmakta olduğunuz sazınızın
akordunu da mükemmel şekilde yapabilmenizin; beste, semâî, şarkı ve türküleri gerçek tonlarında hatâsız
olarak söyleyebilmenizin de başlıca dayanağını oluşturur.
Unutulmamalıdır ki herhangibir
çalgı veya ses üzerinde çalışarak elde edilen “teknik beceri” kişinin “iyi
bir çalgıcı”, “iyi bir şarkıcı” olmasına yardımcı olurken, çalışarak elde
edilmiş ve geliştirilmiş “duyma becerisi”
o kişinin “daha iyi bir müzisyen” olmasının yolunu açar.