Ord. Prof. Dr. Ahmed Süheyl ÜNVER

Ord. Prof. Dr. Ahmed Süheyl ÜNVER

Hekim, Akademisyen, Tıp Tarihçisi, Kültür İnsanı, Ressam, Müzehhip, Araştıran, Okuyan, Gören, Yazan, Arşivci, Evlat,  Eş, Baba, Dede…


Gönül insanı. Tüm güzel vasıfların bir ömre sığdırılabileceğini bize belgelerle ispat edercesine yaşamış Türk Süsleme Sanatınının bilinmesi, tanıtılması, yayılması ve yaşatılması için ömrünü vakfetmiş değerli büyüğümüz Süheyl Ünver Hocamıza minnet ve şükranlarımızı sunarak size hayatını kısa bir özetle anlatmaya çalışacağız.


Ahmed Süheyl Ünver  17 Şubat 1898’de İstanbulda  Haseki’de doğdu. Babası Tırnovalı Mustafa Enver Bey, annesi ise meşhur hattat Şevki Efendi’nin kızı Safiye Hanım’dır.

 Ünver,  ailesinden gelen birikim ve görgüyle küçük yaşlarda kalem ve kağıtla meşgul olur. Değişik şekiller çizip keserek etüd defterleri oluşturur. Böylece sanat merakı küçük yaşlarda kendini göstermeye başlar. 11 yaşında babasını kaybeder. Bu üzüntü verici durum Süheyl’in hayatınının şekillenmesinde önem taşır. Çünkü bu hal içinde her an bir şeylerle ilgilenmeye, okumaya, resim ve tezhip yaparak ruhunu teselli etmeye gayret eder.

12-13 yaşlarında arapça dersleri aldığı hocası Nazmi Töre Efendi’den Not almadığınız gün o iş orada ölmüştür. Ne söylüyorsam not alacaksınız birgün onlardan neler çıkarırsınızsözü daima yaşamına yön verirken; benliğini saran tarih bilinci, ulaştığı bilgileri kaydetme alışkanlığını hiç bırakmadan sürdürür.

Aldığı notlar, çizdiği desenler, resmettiği sokaklarla sayısızca defterler oluşturur.

 Ünver1915 yılında girdiği Mekteb-I Tıbbıye ‘den 1920 yılında mezun olarak Dr.Akil Muhtar’ın asistanı olur. Hocasının desteğiyle Paris’e giderek Pitie Hastanesi’nde Prof.Marcel Labbe’nin yanında asistan olur ve uzmanlığını tamamlar. Süheyl Ünver hekimlik yolunda uzmanlaşırken, gönlünün meyl ettiği Türk Süsleme Sanatlarının ceşitli dallarını tanıma ve öğrenme imkanına kavuşmak için, gerek hat sanatının ve gerekse  Türk tezyinatının hayat bulmasında önemli rolü olan Medresetü’l Hattatin’in (1916-1923 ) öğrencisi ve ardından mezunu olur. 

  Ünver “Sanat merakım hekimliğimin yanında benim zevk ve his cephem olmuştur” der.

 Ünver’in sanat hayatında bir diğer dönüm noktası da 1917 yılında talebe iken Üsküdarlı ressam Hoca Ali Rıza Bey ile tanıştırılması olur. Bu tanışma sonrasında sık sık Hoca Ali Rıza Bey ile bir araya gelir ve resim kabiliyetini teknik olarakta geliştirme fırsatı bulur. Hocasıyla İstanbul’un semtlerini gezerek resmeden Ünver, Hocasından öğrendiklerini gezip gördüğü Anadolu diyarlarında ve dünya şehirlerinde tatbik eder. Karakalem ve suluboya ile tarihin bıraktığı izleri tesbit ederek gelecek kuşaklara belgeler.

 Müsbet bilimin kazandırdığı disiplin ile kültürümüzün geçmişten gelen izlerini yol edinir ve ilmiyle muhakemesini kuvvetlendirirken sanatıyla ruhunu tezyin etmeyi başarır.

 1933 yılında İstanbul Ün.Tıp Fak.bünyesinde Tıp tarihi enstitüsünü kurar.1939 yılında Profesör 1954 yılında da Ordünaryüslüğe yükseltilir. Akademik hayatı süresince yurt içi ve yurt dışında sayısız kongre ve toplantılara katılır bildiriler sunar,  sayısız neşriyata imza atar.

Bu topraklarda yaşayan insanların kültürünü, yaşam biçimlerini, sokakları, konakları gelenek ve göreneklerini resmederek tarihin ve kültürün kalıcı olmasında üstlendiği sorumluluk bilinciyle gezerken bakmayı, bakarken görmeyi, gördüğünde defterlere not almayı yaşam felsefesi haline getirerek yaşamın hep üreten tarafında olmayı başarmıştır. Türk kültür sanatının zenginliklerini defterleri, makaleleleri ve dosyaları ile millete sunmuştur.

 Aldığı eğitim ve ruhunun zenginliği ile yaşamımızın her dönemine ışık tutan Ünver, kızı Gulbün Mesara Hanımefendi’nin çalışmalarıyla halen yaşayan, paylaşan özel bir İnsan..

 17 Şubat 1898 yılından itibaren, ilmi ve sanat çalışmaları, seyehatleri, yayınları araştırmaları, sohbet ve konferansları ile dopdolu bir yaşam süren Süheyl Ünver 14 Şubat 1986 Kalamışta evinde vefat eder. Cenazesi ise 17 Şubat 1986 günü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde yapılan bir tören ve Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Edirnekapı Sakızağaç Şehitliği’nde toprağa verilir. 

       Ünver madden ayrılmış lakin bıraktığı çalışmaları sebebiyle; izinden giden insanlarda, bir mezar taşının üzerindeki desende, bir çiceğin kıvrımında, bir makalenin satır arasında yada bir sokağın yitip giden ahşap konağının yorgunca yanındaki duvarından destek alışında görmek, bir çeşmeyle yanındaki ağacın sohbetine kulak vererek hissetmek mümkün…

 Bugün Ünver Hocamızın geçmişe kurduğu köprüyle yaptığı kültür hizmetinin bir bütünlük içinde paha biçilmez kıymette olduğunu görüyoruz. Yaşamını kültüre hizmet etmek üzerine inşa etmiş olan Ünver’ in bilinci ve idraki içinde yaşayamaya özen gösteriyoruz


SAYAR, A.G., Süheyl Ünver Hayatı, Şahsiyeti, ve Eserleri,İstanbul, 1994.

MESERA, G., Kişisel Notları. 

 

 

Fatma KESGÜN

Yüksek Mimar

Fatma KESGÜN Hakkında